Bu sergi, klasik Karagöz perdesinin sınırlarını kabuğundan çıkarıp üç ayrı odaya, üç ayrı anlatım diline yaymayı amaçlıyor. Merkezinde, sanatçının geliştirdiği “Yedi Ölümcül Günah” temalı yeni Karagöz oyunu var; ama bu oyun yalnızca sahnelenen bir metin olarak değil, deriden bronza, kâğıttan çizgi romana uzanan çok katmanlı bir görsel evren olarak kuruluyor.
İlk bölümde platformlara yerleştirilmiş deri kompozisyonlarla karşılaşan izleyici, burada özellikle oyunun Araf yolculuğu ve “forza mahkumları” sahnelerinin figüratif bir dille vücut bulmasına şahit olur. Deri figürler artık sadece oynatılacak nesneler değil, “günahı taşıyan bedenler” olarak karşımızdadır.
Ana salonda, oyundan seçilmiş sahneler, bronz rölyefler ve karışık teknik işler üzerinden yeniden yorumlanır. Yedi günaha karşılık gelen erdemleri taşıyan efsanevi karakterler, mitolojik ve tasavvufi göndermelerle birlikte aynı anlatı çizgisine eklemlenir; böylece Karagöz evreni yalnızca komik değil, alegorik ve kozmik bir okumaya da açılır.
Son oda ise Kadıköy Karikatür Evi’nin ruhuna selam durmaktadır: Burada oyun, çizgi roman ve karikatür diliyle sökülüp yeniden birleştirilmektedir. Günahların haritası, karakter kartları, fırtına ve çatışma sahneleri, şamanın inişi ve boyut değişimi çizgisel bir dizgeye dönüştürülür. Böylece sergi, hayal tiyatrosu ile çağdaş görsel anlatımı aynı masaya oturtur ve şu soruyu sorar: Bir Karagöz oyunu, bugün kaç bedende yaşayabilir?
Aziz Murat Aslan, sergi yazısı